Merhaba sevgili günlük,
Son iki aydır seni çok ihmal ettim, özür dilerim. Son iki ay sakin geçtiği için değil, yazmak içimden gelmedi pek. Belki de yaşadıklarım birbirine çok benzer olduğu, yazacak yeni bir şey yokmuş gibi hissettiğim için… bilemiyorum.
23 Nisan günü Gökçeada’ya gitmek üzere Kabatepe’de feribot sırası beklerken jandarma kontrolüne denk gelerek onuncu tutanağımı aldım. Tutanağı hazırlayan çavuş imzadan imtina etme isteğime hiç itiraz etmedi. Aşağıda gördüğün tutanağı bana verirken “Sürecin nasıl işleyeceğini anlatayım,” diyerek zorla askere götürülmeyeceğimi fakat bakaya kaldıkça para cezası geleceğini anlattı (“Evet, biliyorum”).

Bu tutanağı takip eden iki hafta içinde dört kez daha GBT’ye girdim. İkisi Mahmutbey gişelerdeki polis kontrol noktasında, bir tanesi şehirlerarası otobüs yolculuğu sırasında jandarma kontrolünde, bir tanesi ise Sivas’ta konakladığım otelde oldu. Elimdeki tutanağı göstermemle zahmetsiz bir şekilde geçti tümü.
Onuncu tutanağın üzerinden bir ay geçtikten sonra, otobüsle İstanbul’a döndüğüm bir başka yolculuğun sonunda, bu kez Anadolu yakasındaki polis kontrol noktasında kavuştum on birinci tutanağıma. İmzadan imtina etmek istemem, yine bir memurun “O zaman seni gözaltına alalım” teklifiyle karşılık buldu. İyi polis ise “İmzadan imtina ediyorum” yazarak altına imza atmamı önerdi. Aşağıda gördüğün tutanak hoş bir tezatla süslenmiş oldu böylece.
Yakın zamanda kanun kaçaklığımın birinci yıl dönümünü kutlama yazısında görüşmek üzere sevgili günlük.

Uzun zamandır beklerken böyle kısa ve içeriği kısıtlı bir yazı görmek üzdü.
BeğenBeğen